Bir Psikoloğun Gözünden: ÖSYM Gözetmen Ücretinin İnsan Davranışlarına Yansıyan Hikayesi
Bir psikolog olarak insan davranışlarını anlamaya çalışırken, zaman zaman çok gündelik gibi görünen bir sorunun bile derin psikolojik dinamikleri barındırdığını fark ederim. “ÖSYM gözetmen kaç TL alıyor?” sorusu da aslında sadece bir ücret merakı değildir; adalet algısının, emek değerinin, toplumsal statülerin ve motivasyonun sorgulandığı bir aynadır.
Bu yazıda, bu basit görünen konuyu bilişsel, duygusal ve sosyal psikoloji perspektiflerinden ele alarak insanın ekonomik kararlarının ve duygusal tepkilerinin arka planını inceleyeceğiz.
ÖSYM Gözetmen Ücreti: Rakamların Ötesinde Bir Anlam
ÖSYM, Türkiye’de yapılan merkezi sınavların güvenliğini sağlayan, sistematik bir organizasyondur. Gözetmenler, sınavların adil ve düzenli geçmesini sağlamakla yükümlüdür. 2025 itibariyle ÖSYM gözetmen ücreti, oturum başına ortalama 1000 TL civarındadır. Ancak bu rakam, şehirden şehre ve sınav türüne göre değişiklik gösterebilir.
Fakat asıl mesele bu rakamın miktarı değil; bireyin bu ücreti nasıl algıladığı, bu algının onun benlik değerini ve iş doyumunu nasıl etkilediğidir.
Bilişsel Psikoloji Perspektifinden: “Değer” Nasıl Algılanır?
Bilişsel psikolojiye göre insan, çevresindeki olayları zihinsel şemalar aracılığıyla anlamlandırır. Yani bir gözetmen, aldığı ücreti yalnızca maddi bir karşılık olarak değil, kendi emeğinin “değeri” olarak da yorumlar.
Bu noktada devreye bilişsel çelişki girer: Kişi, yoğun bir sorumluluk üstlenmesine rağmen düşük bir ücret aldığında, içsel bir adaletsizlik hissi yaşar. Bu durum, bireyin çalışma motivasyonunu ve mesleki bağlılığını zayıflatabilir.
Bir sınav salonunda sessizce oturan bir gözetmenin aklından geçenleri hayal edin: “Bu kadar stres, bu kadar dikkat… Karşılığı bu mu olmalıydı?”
İşte bu düşünce, bilişsel bir sorgulamayı tetikler — emeğin değeriyle öz-değer arasındaki bağın derin psikolojik yansımasıdır.
Duygusal Psikoloji Perspektifinden: Görünmeyen Yorgunluk
Gözetmenlik, dışarıdan bakıldığında “kolay” bir iş gibi görünür. Oysa yüksek dikkat, sürekli gözlem, sınav kurallarına sıkı uyum ve öğrencilerin stresine tanık olma gibi ciddi duygusal yükleri vardır. Duygusal emek teorisine göre, birey işini yaparken kendi duygularını düzenlemek zorundadır. Gözetmen, gergin bir öğrenciyi sakinleştirirken, içsel stresini bastırır. Bu bastırma, uzun vadede duygusal tükenmişliğe yol açabilir.
Ücretin düşüklüğü, bu tükenmişliği derinleştirir. Çünkü kişi, duygusal emeğinin karşılığını alamadığına inandığında, işine olan duygusal bağlılığı zayıflar. Psikolojik açıdan bu durum, “ödül-adalet dengesizliği” olarak adlandırılır. İnsan, sadece para için değil, “hak ettiği değeri görmek” için de çalışır.
Sosyal Psikoloji Perspektifinden: Toplumun Gözünde Değer
Toplumsal statü, bireyin özsaygısını etkileyen önemli bir faktördür. “ÖSYM gözetmeni” olmak, kamusal bir sorumluluk ve güven simgesidir. Ancak toplum bu rolün maddi karşılığını küçümsediğinde, birey kendi değerini de sorgulamaya başlar.
Bu noktada sosyal karşılaştırma teorisi devreye girer: Gözetmen, diğer kamu çalışanlarıyla veya özel sektörde çalışanlarla kendini kıyaslar. Eğer aldığı ücret bu karşılaştırmada düşük görünüyorsa, memnuniyetsizlik duygusu artar.
Toplum, bireyin emeğine ne kadar değer verirse, o birey de topluma o kadar güven duyar. Düşük ücretler, sadece bireysel moral kaybına değil, aynı zamanda toplumsal güven erozyonuna da yol açar.
Motivasyonun Psikolojik Dönüşümü
İnsan davranışını yönlendiren temel güçlerden biri motivasyondur. Gözetmenlik görevine başvuran biri, başlangıçta “katkı sağlamak”, “sistemin bir parçası olmak” gibi içsel motivasyonlarla hareket edebilir. Ancak zamanla maddi karşılık yetersiz kaldığında, bu motivasyon yerini hayal kırıklığına bırakabilir.
Edward Deci ve Richard Ryan’ın öz belirleme teorisine göre, bireylerin motivasyonu üç temel ihtiyaca dayanır: özerklik, yeterlilik ve ilişkisellik. Düşük ücret, bireyin yeterlilik algısını zedeleyerek motivasyonunu dışsal (zorunluluk temelli) hale getirir.
Bir Gözetmenin Sessiz Sorusu: “Değerim Ne Kadar?”
ÖSYM gözetmenliği, sadece bir sınav görevinden ibaret değildir; insanın adalet, sorumluluk ve güven duygusunu test eden bir psikolojik deneyimdir.
Kimi gözetmen, aldığı ücretin az olduğunu düşünse de “öğrencilerin geleceğine katkı” duygusuyla tatmin olur. Kimi ise ekonomik gerçeklerle manevi tatmin arasındaki uçurumda sıkışır.
Okuyucu olarak kendinize şu soruları sorun:
– Emek verdiğiniz bir işin karşılığı sizce “para” mıdır, yoksa “takdir” midir?
– Duygusal emeğinizin değerini kim belirliyor?
– İşinize yüklediğiniz anlam mı sizi motive ediyor, yoksa maddi kazanç mı?
Sonuç: Ücretin Ötesinde Bir Değer Arayışı
“ÖSYM gözetmen kaç TL?” sorusu, yüzeyde bir bilgi arayışı gibi görünse de aslında insanın varoluşsal bir sorgusuna işaret eder: “Emek, gerçekten değerini buluyor mu?”
Psikolojik açıdan bakıldığında, bu sadece ücretle değil; adalet, saygı ve anlam arayışıyla ilgilidir.
Bir toplum, emeğe verdiği değerle olgunlaşır. Gözetmenlik gibi görevler, adaletin, sorumluluğun ve güvenin temsilleridir. Ve belki de en önemli soru şudur:
Biz, gerçekten emeğin psikolojik değerini ölçebiliyor muyuz?